Nazım Hikmet'i Anlamak

 


 Nazım Hikmet şüphesiz ki Türk şiiri denilince akla ilk gelen isimlerden biri. Şiirleri birçok kişi tarafından okuyup beğeniliyor ancak Nazım Hikmet'i anlamak için onun edebiyat ve şiir görüşü hakkında durmamız, bunların derinliklerine inmemiz gerekiyor. Aksi takdirde Nazım Hikmet'in şiirlerini sadece okumuş olmakla kalırız. 

 Nazım Hikmet'in en önemli yönü Fütürizmi kabullenip, heceyi ve aruzu atıp serbest ölçüyü kullanan ilk kişi olmasıdır. Onun şiirlerinde hikaye etme çok önemlidir. Roman, tiyatro yazar gibi şiir yazmıştır. Bu da onun roman yazma isteğinden kaynaklanır. Onun şiirlerinde aynı zamanda sinema da önemlidir. Şiirlerinde adeta kısa film havası vardır. Sinema havasının yanı sıra musiki de görülür. Bu musiki, çok seslidir. Yani bir yandan saz, bir yandan piyano, gitar havası sezilebilir. Nazım Hikmet için memleket kavramı önemlidir. Uzun yıllar yurt dışında yaşamasına rağmen memleketten kopmamış, Anadolu insanının çabasına, hayata bağlılığına hep saygı göstermiştir. Serbest ölçü ile yazmasına rağmen şiirlerinde hece ve aruz da hissedilir. Yani serbest ölçü ile yazdığı şiirlerinde bile, kullanılmamasına rağmen hece ve aruz etkisi vardır. Bunun sebebi de Nazım Hikmet'in Fütürizmi getirmesine rağmen Divan şiirinden kopmamış olmasıdır. Söz sanatlarını çok yaygın olarak kullanır ki bu da şiirlerine sanatsallık katar.

 Nazım Hikmet'in edebiyatımızdaki bir diğer önemi de tipografinin, yani deneysel şiirin ilk örneklerini vermiş olmasıdır. Örneğin "Salkımsöğüt" adlı şiirinde atlı adam uzaklaştıkça harfler de küçülür. Tipografi tekniğinde farklı puntolar kullanmak önemlidir.

 Nazım Hikmet, gençlik yıllarında Yahya Kemal'in etkisinde kalarak heceyle, Beş Hececiler'in temaları ile yazdı. Daha sonra Nazım Hikmet Rusya'ya gider ki bu yolculuğu onun şiir hayatında dönüm noktası olmuştur. Rusya'ya giderken yolda aç, fakir, zavallı insanları görür. Bu gördüğü izlenimleri şiirlerine aktarmak ister. Bunun üzerine Rusya'da yeni bir biçim bulur ve Fütürizmi kabul eder. Bundan sonra da Fütürizm akımının etkisiyle şiirler yazmıştır.

 Nazım Hikmet'in şiirlerinin genel teması memleket aşkı, vatan hasreti, savaş, tarih, millet, savaşın acıları, açlık, barış, köy, şehir, hapishane, Anadolu sevgisi, aşk, yalnızlık, sevgi, ayrılık, hayat, doğa, yoksulluk, eşitlik, adalet, insan hakları, Hümanizm gibi konulardır. Bu açıdan şiirlerindeki konunun oldukça zengin olduğunu söyleyebiliriz. Nazım Hikmet'in şiirlerinde memleket kavramı oldukça önemlidir. Uzun yıllar yurt dışında yaşamasına rağmen memleket sevgisinden kopmamış, Anadolu insanının çabasına, hayata bağlılığına hep saygı göstermiştir. Onun şiirlerinde işlediği konular bir nevi siyasal, kültürel, düşünsel duygularını yansıtır.

 Fütürizm bir makina uygarlığı şiiridir. Bu görüş, makinalaşmanın insan hayatını kolaylaştıracağını savunur. Bugünkü robotları buna örnek olarak gösterebiliriz. Fütürizmi ilk olarak İtalya'da Marinetti başlatır, Rusya'da Mayakovski geliştirir. Nazım Hikmet de Fütürizmi Mayakovski üzerinden işlemiştir. Onun "Makinalaşmak" adlı şiiri hem Fütürizmin yansıması hem de en meşhur şiirlerinden biridir:

"makinalaşmak

trrrrum,

trrrrum,

trak tiki tak

makinalaşmak istiyorum!

mutlak buna bir çare bulacağım

ve ben ancak bahtiyar olacağım

karnıma bir türbin oturtup

kuyruğuma çift uskuru taktığım gün!"

 Bu şiirde şair, teknolojik gelişmelerin insan hayatına olan etkisini gözler önüne serer. Teknolojiye olan hayranlığını, makinalaşmanın insan yaşamına büyük kolaylıklar getireceğine olan inancını ve bu konuda çok fazla umutlu olduğunu vurgulamıştır. Kısacası şair teknolojinin etkisine kendisini kaptırmış ve ona olan hayranlığını gizleyememiştir. Nazım Hikmet'in şiirlerinin önemli bir bölümünü bu konu oluşturur. Bu şekilde yazdığı yine birçok şiiri vardır.

 Nazım Hikmet'in işlediği konulardan bir diğeri ise yalnızlık, ölüm gibi temalardır. "Salkımsöğüt" adlı şiirinde şair ölüm gerçekliğini vurgular. Zaman sorunu ve ölüm düşüncesi yoğunluktadır. Şiirin ana ekseni son nefes ya da ölüm anı üzerine kurulmuştur. Yaşamın, daha doğrusu insan yaşamının sınırlı ve sonlu oluşu, zaman karşısındaki en büyük çaresizliğidir. Şiirin başlangıcından itibaren zamanın dinamik bir yapıya sahip oluşu, kullanılan sözcüklerde de kendini gösterir: "Akıyordu, gösterip, yıkıyordu, çarparak, koşuyordu, yuvarlandı..." vb. Ayrıca bu şiirde atlıların gidişini, hem harfleri küçülterek hem de bazı harfleri atarak yapar. Bu da onun şiirlerinde gördüğümüz tipografi örneklerindendir.

 Nazım Hikmet, şiirlerinde toplumsal konulara oldukça sık değinmiştir. Hiçbir zaman toplumun gerçeklerinden kaçmamıştır. Her ne kadar toplumsal konuları işlese de bu onun bireysel temalardan uzak kaldığı anlamına gelmez. Nazım Hikmet'in en çok işlediği konulardan birisi de aşk temidir. Aşk, her insanın hissedebileceği bir duygudur ki Nazım Hikmet'in de bu konuyu şiirine taşıması çok doğaldır.

 Şairlik hayatının ilerleyen yıllarında da folklorden, Divan şiirinden tamamen kopmamıştır. Şiirlerinde söz sanatlarını çok yaygın olarak kullanır. Bu da onun şiirlerine şairanelik katar ki bu görüş Attila İlhan'ın görüşüyle benzer. Attila İlhan da Garip akımını şairanelikten uzak olduğu için eleştirmişti. Nazım Hikmet'in şiirlerinde tipografi önemlidir. Deneysel şiirin ilk örneklerini Nazım Hikmet vermiştir.

 Özet olarak Nazım Hikmet'in şiir anlayışını dört döneme ayırabiliriz:

1- Gençlik yılları: Bu yıllarda Yahya Kemal'in etkisinde kalmış, bu etkiyle de hece ölçüsüyle şiirler yazmıştır. Bu dönemdeki şiirleri Beş Hececiler'in şiirlerine benzer.

2- 1929 1936 arası: Bu dönemde Mayakovski şiirinin biçimsel özelliklerinin etkisinde kalmış, adeta bir hitabet şiiri oluşturmuştur.

3- 1938 1950 arası: Bu dönemde hem aydınların hem de halkın rahatlıkla anlayabileceği bir şiir oluşturmuş, sosyalist anlayış ile milli söyleyiş biçimlerini sentezlemiştir.

4- 1950 sonrası: Bu yıllarda ise en sonunda kendi şiir anlayışını bulmuş, bu çizgide özgün, orijinal eserler vermiştir.

Yorum Gönder

0 Yorumlar